Kırmızı Şeytanlar’ın Cehennemi
1992 yılı, Avrupa futbol tarihinin belki de en büyük devrimlerinden birine sahne oldu. UEFA, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası olarak düzenlediği turnuvanın formatında ve isminde bir değişikliğe gitmeye karar verdi.
Böylece, dünyada kulüpler bazında düzenlenen en prestijli organizasyon olan UEFA Şampiyonlar Ligi doğdu. 1992/93 sezonu yeni turnuvanın ilk sezonu olarak kayıtlara geçti. Tıpkı 8 yıldızlı UEFA Şampiyonlar Ligi logosunda olduğu gibi turnuvanın ilk yıllarında Avrupa’nın zirvesinde, 8 takım en büyük olmak için mücadele etti.
UEFA Şampiyonlar Ligi Gruplarındaki İlk Türk Takımı
Beşiktaş, 1992/93 sezonunda Türkiye şampiyonu olarak UEFA Şampiyonlar Ligi ön elemelerinde oynasa da Göteborg’a elenerek gruplara kalmayı başaramadı.
1993/94 sezonunda ise bu kez ön elemelerde yer alan temsilcimiz Galatasaray’dı. Avrupa’nın en elit 8 takımı arasında girmek için büyük bir mücadele örneği gösteren sarı kırmızılılar, ilk turda Cork City’i mağlup etmiş ve dünya devi Manchester United ile eşleşmişti.
O dönem Türk takımlarının Avrupa’daki başarıları “büyük sürpriz” olarak nitelendirildiği için Manchester United; Bryan Robson, Ryan Giggs, Roy Keane ve Eric Cantona’nın bulunduğu kadrosuyla turun mutlak favorisiydi.
İlk maça bu özgüvenle çıkan Manchester United oyuncuları, mabetleri Old Trafford’da alışık olmadıkları bir sesle karşılaştı. İngiltere’nin bu ikonik stadyumunda takımlarını desteklemeye gelen bir grup Galatasaray taraftarı, seslerini duyuracak kadar yüksek sesle tezahüratlar yapıp takımlarının yanlarında olduğunu hissettirdi.
3-3 biten maç hem dünya basınında hem de Türkiye’de büyük bir zafer olarak nitelendirilirken tur, 3 Kasım 1993’te oynanacak maça kaldı.
Manchester United’ın dünyaca ünlü yıldızları için İstanbul’daki maç, birçoğunun kariyerleri boyunca unutamayacakları “kötü” bir deneyime dönüştü.
“Welcome to Hell”
Manchester United ile Galatasaray taraftarının tanışması, İngiliz ekibinin İstanbul’a ayak bastığı andan itibaren başladı.
Avrupa’da tur için Kırmızı Şeytanlar’ı baskı altına almak konusunda çok kararlı görünen Galatasaray taraftarları, Manchester United’ın konakladığı otelin önüne kamp kurmuşlardı.
O gün yaşadıkları şoku daha sonra anlatan kaptan Robson, “Tüm gece otelin önünde maçtan önce dinlenmemizi engellemek için tezahürat yaptılar. Onları Old Trafford’daki maçtan biliyorduk ama İstanbul’da gördüklerimiz olağan dışıydı.” dedi.
Zor bir geceden sonra maç günü otelden stadyuma giden Manchester United’ı, Galatasaray taraftarları yine yalnız bırakmadı.
Bryan Robson daha sonra, “Otobüse bindiğimiz anda bize bir şeyler fırlatmaya başladılar. Stadyumda ısınmaya çıktığımızda ise “Welcome to Hell” pankartını gördük. ‘Bunlar gerçekten çıldırmış.’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Merdivenlerden çıkıp sahaya adım attığımız anda, sahanın etrafındaki herkesin sizi düşman gibi gördüğünü hissediyordunuz. Korkunçtu. Muhtemelen oynadığım en ürkütücü atmosferdi.” ifadeleriyle saha içi atmosferini ve bunun Manchester United oyuncuları üzerindeki etkisini de anlattı.
Galatasaray, taraftarlarının yarattığı bu “cehennem” atmosferiyle kalesini 90 dakika boyunca adeta binlerce kişilik bir savunmayla korudu. 0-0 biten maç sonucunda, Avrupa futbolunun en büyük sürprizlerinden birine imza atıldı ve Galatasaray, İngiliz devi Manchester United’ı Devler Ligi’nden eledi.
Bu zafer ile birlikte bir Türk takımı ilk kez UEFA Şampiyonlar Ligi gruplarında yer almayı başardı. Üstelik maçın etkisi öyle büyüktü ki bir sonraki sezon yine Galatasaray ile eşleştiklerini duyan Sir Alex Ferguson, durumu şu şekilde değerlendirecekti: